Thursday, May 8, 2008

Yorum: Kerametler hakkında

Bu şehir efsaneleri bazen gerçekten mantık sınırlarını zorluyor. Bu kerametler ve abartı uydurmalar ise kaynağını büyük ölçüde sufizmden (tasavvuf) alıyor. Şu andaki Üzmez olayı ve konjonktür gereği merkez medya bunu cinsellik üzerine yoğunlaştırsa da olay sadece cinsellikle sınırlı değil.

Kılıç mızrak işlemeyen, başkalarının düşüncelerini okuyabilen, aynı anda farklı mekanlarda bulunabilen, gece Mekke’ye gidip sabah Anadolu’ya geri dönen birçok ermiş, evliya … vs hikayesi duymuşuzdur.

Oysa düşmanlarının yaptığı eziyetler karşısında acılar çeken, bazen farkında olmadan hata yapabilen, savaşta düşmanın attığı taşlarla yaralanan ve ölüm tehlikesi atlatan, “ben de ancak sizin gibi bir beşerim” diyen son derece insani vasıflara sahip bir peygambere inanan bir toplumuz. Zaten işin sırrı da işte tam burada.

Hal böyleyken ok veya kılıç işlemeyecek, binlerce kilometre öteye saniyeler içinde gidip gelebilecek, bir gecede 100 defa ilişkiye girecek kadar Allah’ın lütfunu kazanmış bu şahıslar kimlerdir? Bu anlatılanlar, bu şahısların peygamberlerden daha çok Allah’a yakın olduklarını ima etmektedirler. Bu yalanı dolanı kimler uydurmuşlardır ve bu yaptıklarının literatürde “şirk”ten başka bir anlama gelmediğinin farkında mıdırlar?

Bu açıdan belki de tasavvuf üzerinde ciddi bir tefekkür yapmanın gerekliliği ortadadır. Bu da İslamiyet’in temel mantığına vakıf insanların uzun uğraşları sonucu birkaç nesil sonra gerçekleşebilecek bir hadisedir.

Belki de bu çağda kendi ülkemizde bile gerçeklerle ilgili ne yalan dolanlar, kişilerle ilgili ne efsaneler üretildiği düşünüldüğü zaman o devir için bunlar az bile kalıyor.

No comments: