Friday, May 9, 2008

YORUM: KERAMETLER VE ÇOK EŞLİLİK

Öncelikle uzun zamandır teknik ve kişisel nedenlerden ötürü bu bloğa yazma fırsatı bulamadım, ama vakit buldukça daha önceki tartışmaları takip ediyordum, o nedenle izin verirseniz gönlümden geçenleri yazmak istiyorum...

Adminsiz, modsuz, repsiz, şikayetsiz, polissiz, copsuz bir ortam... İnsanların -bu 5 kişi de olsa- kendini kontrol edebilmesi, en hararetli tartışmaları birbirlerini kırmadan, "Şiişt akıllı ol akıllıııı-Yasin Hayal" gibi dürtmeden ve bununla birlikte karşısındakinin de saygılı olacağını bilerek, samimiyetine güvenerek hayatı yorumlamak sanırım toplum olarak en çok ihtiyacımız olan tavır, öncelikle bu düşünceyi uygulamaya geçirdiğiniz için kutlarım... Beni de dahil ettiğiniz için teşekkür ederim, umarım pişman olmazsınız :)

Girizgahtan sonra sizleri de yormayacak bir kaç şey yazayım... Çok eşlilik ve kerametler yorumlarını okuyunca ikisini birleştirip genel bir yorum yazmanın daha yararlı olacağını düşündüm çünkü durum net...

Üzmez olayını öğrenince şu aklıma geldi: önceleri bu adamın yazılarını okuyanlar, peşine takılanlar, "of be üstad döktürmüşsün yine" diyenler ne düşünüyordur acaba? elbette Dilipak'ın, Eygi'nin ve Şenlikoğlu'nun (onun bahaneleri daha vahim, Nuri Alço yöntemlerinden, Üzmez'i ilaçla uyuttuklarından falan bahsetti ya neyse) dediği gibi direk "Komplo". Zaten başı sıkışan ya "komplo kurdular, büyük tezgah var" diyor ya da "çekemediler beni"... Ne komplosu arkadaş? Memleketin gerçeği bu... her gün bir sapıklık, tecavüz, kaçırma haberi, her yıl yetiştirme yurtlarında sayısız taciz tecavüz haberleri, televizyonları açsan her kanalda bir magazin çöplüğü, onları izleyip özenen gençlik, kitap okumayan ama mankenden bozma şarkıcıların albümündeki bilmem kaçıncı şarkının sözlerini ezbere haykıran arkadaşlar ve bu yüzden herşeyi dizilerdeki kadar tozpembe yada aşırı ciddi sananlar, sevmeyenler, sevmeyi bilmeyenler, sevilmeyenler, kıymet bilmeyenler, azla yetinmeyenler, azıp kuduranlar...

Dejenere olmak diyorlar ya artık öyle bir hale geldik ki neredeyse dejenere olan toplum bile dejenere olacak, o kadar yani...
Sırf din ile ilgili göründüğü için göze batanlar da var hasıraltı edilenler de... Şimdi Üzmez aklansa bile bu gerçekleri değiştiremez, çünkü tek olay o değil...

Bir de Tekbir'in patronu var, onun da çok eşliliği savunurken yaptığı açıklamasını hatırlamıyorum ama saçmaladığını hatırlıyorum. Keramet de burada devreye giriyor sanırım... her neyse bu konuda dini bilgiye akademik düzeyde haiz değilim ama yine de neyin ne olduğunu neyin doğru neyin yanlış olduğunu, buradakiler olarak, az çok biliyoruz... Çok eşlilik bence insanların ya kendilerine aşırı güvenmesi ve kadınları bir metadan farksız görmesinden ya da kendilerine olan güvensizliklerini bastırma isteğinden kaynaklanıyor, (mutlaka psikolojik bir kaynağı da vardır, bilene sormak lazım...) ya da başka bir şey... Bana çok uzak bir düşünce olduğu için hem 4 eş alanın hem de o 4 kadının neler düşündüğü açıkçası hayalgücümün sınırlarını zorluyor, kabullenilecek bir durum değil. Aldatacağına çok eşli olsun diyenler de var, yahu aldatacaksan ne diye evleniyorsun? Aldatmak çokeşliliğin bahanesi oluyorsa diyecek birşey bulamıyorum... Benim dünya görüşüme göre; gerçekten seven insan ne aldatır ne de sevdiğinin üzerine 3 tane daha getirir.
Ama ülkemizde çok eşlilik; tıpkı aile içi taciz gibi gizliden gizliye yaygın bir hal alıyor. Açıkçası her gün rastladığımız sapkınlık ve tecavüz haberlerinden sonra çokeşlilik çok masum gibi görünüyor, durum bu kadar vahim.

Çok eskiye gitmeye gerek yok, 15-20 yıl öncesinde "aa çok ayıp" denilen kavramlar şimdi normalmiş gibi kılıf hazırlanarak medyada(!), köşe yazılarında yer ediniyor.

Genel olarak; bunlara ahlaksızlık desen az geliyor çünkü sapıklık derecesinde; utanmazlık, arsızlık desen zaten var bir de pişkince mazeretler buluyorlar; yani ne bileyim bu gidişin adını bulamıyorum; ahlak erozyonu demek bile hafif geliyor bana.
Bence evlenme-boşanma kavramlarının içinin boşaltılıp basite indirgenmesi bu konuyla ilgili birçok sorunun kaynağı. Evlilikleri imzadan ibaret sananlar oldukça bu düzen böyle devam eder...

Şu memleketin neresinden tutsak elimizde kalıyor, yazık. Hep içinde olmasam da; aşağıda siyah eski Türk filmlerindeki memleketin insanlarını, duygularını özlüyorum. Çok şey mi istiyoruz..?

not: Uzun zamandır tezden başka birşey yazmamıştım, dağınık olduysa kusura bakmayın umarım düşüncelerimin özünü anlatabilmişimdir... Görüşmek üzere, hoşçakalın.

No comments: