Tuesday, May 6, 2008

Çok eşlilik üzerine

Sevgili dostum, İslamiyet’e göre çok eşliliğe belli şartlarda izin verildiği şüphe götürmez bir gerçekliktir. Aksini söyleyen temelsiz bir iddia ortaya atmış olur. Bunun şartları ve yöntemi detaylı bilgi gerektiren bir konu, dolayısıyla bu konulara vakıf bir ilahiyatçı gerekli yanıtı verebilir.

Bu icazet işi bizi aşmakla birlikte konu oldukça ilginç. Bundan hareketle biz çokeşliliğin doğal olup olmadığını geçmişe ve günümüz kalıplarına bakarak kendi kişisel mantığımız çerçevesinde değerlendirebiliriz.

Ben şahsen (Akrep kızmasın) çokeşliliği insanlık tarihinin binlerce yıllık geçmişi içerisinde gayet doğal bir olgu olarak görmekteyim.

Geçmişe göz attığımızda, bazı anaerkil topluluklar hariç ataerkil mantığın hep egemen olduğunu görürüz. Kadının toplumdaki rolü belli çerçeveler içerisindedir. Kadın üretime katılmaz ve bu konuda yükümlü de değildir. Ekonomik gücü olmayan kadın ise zayıf kalmaya mahkumdur ve tarih boyunca da zayıf kalmıştır. Erkeğin kuvveti ise egemendir ve en önemlisi, “erkek çokeşliliğe yatkın bir yapıya sahiptir”.

Tüm bu etmenler bir araya gelince de erkeğin çokeşliliği bir realite olarak karşımıza çıkmıştır.

Bu yüzden tekeşliliğin ağır basma süreci, kadının ekonomik gücünü kazanmasıyla imkan bulabilmiştir. Yani eşine karşı olan gücünü artırmasıyla. Bu da bir ölçüde günümüz dünyasını ifade eder. Günümüzde çokeşlilik azalmış, ama tamamıyla ortadan kalkmamıştır.

Buradan olayı Karaduman’a getirelim.

Tekbir Giyim’in sahibi Mustafa Karaduman aykırı bir kişilik. Neticede “herkes çokeşli olursa genelevler ortadan kalkar” sözü bir yorumdur, isteyen katılır isteyen katılmaz. Üç tane eşi olduğu ifadesi ise kanunlara aykırı bir durumu belirtir ve bunun gerçek olup olmadığı hakkında bir soruşturma açılması gerekir.

Ancak ülkemizde teoride doğru veya yanlış olarak nitelendirilen bazı olguların pratikte bizi açmazlara sürüklediğini görmekteyiz. Bu çokeşlilik meselesi de böyle bir şey.

Çokeşlilik kanunen, yani teoride bir suç. Ancak toplumda çokeşliliği tam olarak engelleyebilecek bir yapı yok, pratikte yasak havada kalıyor. Resmi nikahlı bir adam, eşinin de rızasıyla başka bir kadınla imam nikahı yapabiliyor. İmam nikahının kaydı yok, ilk eşin şikayetçi bir durumu da söz konusu değil. Öyleyse devlet hangi hukuka veya anlayışa dayanarak buna bir yaptırım uygulayabilecek?

Eğer zina suç değil boşanma sebebiyse ve eş de boşanmak istemiyorsa, zinanın suç olmamasını ısrarla savunup çokeşlilik için suç ileri sürmenin tutarlı ve ahlaki mantığı nedir?

Eşini aldattığı zaman modernite yanlısı bir kesim tarafından suç kapsamına alınmak istenmeyen bir kişi (iddiaya göre çağdaşlık bu fiil için suçu gerektirmemekte), eşinin rızasını almak suretiyle başka bir kadınla bir arada olması halinde niçin suçlu muamelesine tabi tutulmak isteniyor?

Zinaya yatkın bir varlık olan erkek çokeşliliğe de yatkın değil midir, bu iki yatkınlık arasındaki temel farkı nereden bulacağız?

Bunlar günümüzdeki çelişkiler.

Gelecekte ise ne olacağını şimdiden kestirmek zor ama ben radikal bir düşünce ileri sürerek uzak gelecekte çok eşliliğin gündeme gelebileceği ve entelektüel düzeyde tartışılmaya başlanılabileceği kanısındayım. Bunun nedeni ise teknoloji ve onun zararları, insan sperm yapılarındaki değişmeler nedeniyle kadın nüfusunun artıp erkek nüfusun göreceli azalmaya başlaması. Belki şu anda çok belirgin değil ama uzun vadede bunun ciddi bir demografik problem olacağı açık.

Özetle çıkardığım sonuçlar şunlardır:

1) Çok eşlilik, kadının aksine erkeğin doğasında yer etmiş bir durumdur ve tarih bize bunu göstermektedir. İmkanlar olduğu takdirde normalite tek eşlilikte değil çok eşlilikte şekillenmektedir.

2) Binlerce yıllık bu trend modernitenin düşünce yapısıyla ancak son birkaç yüzyılda kadının toplumda güçlenmesiyle belli ölçüde kırılabilmiştir, ancak yine de çiftlerde aldatmaya meyilli olan ve aldatan tarafın ağırlıkla erkek cinsi olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.

3) Gelecekte demografik yapının bozulmasıyla çokeşlilik yeniden tartışmaya açılabilecektir.

Not: Kendime ait bu tespitler herhangi bir ahlaki veya normatif (olması gereken) içeriğe göre değil, var olagelen ve insan psikolojisine dayanan verilere göre yapılmıştır. Yani kişisel değer yargılarımı içermemektedir.

No comments: