Thursday, May 22, 2008

Yorum: Polis devleti

Aslında Kongar'ın yazısını ekledikten sonra Yunus arkadaşımın cevabına hiç şaşırmadım, bir iki istisna dışında hepsi beklediğim sorulardı, bir nevi çalıştığım yerlerden geldi diyebilirim. Tabi bunlara Kongar nasıl cevap verirdi orası merak konusu, ben de okumak isterdim açıkçası...
(yani mutlaka bir cevap verirdi Yunus emin ol, "soruya soruyla karşılık verip nasıl ters köşe yaptım" diye hemen sevinme ehehehe)

Ancak olaylar Kongar'la ve çalıştığı gazete hakkında öne sürülenlerle kişiselleştirilip basitleştirilecek kadar yüzeysel değil, hele ki bunu; "Ergenekon operasyonu"nun çok "güvenilir" medya kanadına güvenerek dezenformasyona uğramış bilgilerle yaparak... (mesela şu meşhur fotoğraf olayı ve Taraf'ın tarafsızlığı(!)) Bu konuda gerçekten müthiş biçimde kısmen doğru/çoğu yanlış yönlendirme, haber servis etme, senaryo üretimi mevcut... (umarım adı geçen malum isimleri savunduğum anlaşılmaz...) Olaylar gerçek dahi olsa -ki hesinin olması imkansız- şu ortamda hiçbirine güvenmiyorum, yine de bunlar olmamıştır/olamaz gibi garip bir inanışa da sahip değilim, sonuçta Türkiye'de yaşanması olası şeyler... Ama bunlar olurken Emniyet'teki "malum" kesimin, çoğunu ellerine yüzlerine bulaştırdıkları (son telekulak çalışmaları da cabası) işleri de unutmamak gerek... Bu nedenle sıralanan sorular içinde; hükümet kanadıyla Abd destekli F.Gülen paralelinde çalışan (hem de ne çalışma) bir kesimin işine(!) gelmeyen insanları "alıp" medyaya haber servis etmesiyle dolayısıyla artık tamamen medya yoluyla yürütülen şu operasyon "zırvası"yla ilgili olanlara yorum yapmak bana pek akıl karı gibi gelmiyor.

Yunus'un sorduğu sorulara, Yargıtay da çok içerlemiş olacak ki artık dayanamadılar, kimilerinin "yine muhtıra, yargı-yürütme restleşmesi" dediği, kimilerinin de "adamlar haklı abi" diyerek yorumladığı bir bildiri yayınladı... (Bence dünkü yazıyla bu bildiri güzel bir tesadüf oldu=))

Öncelikle kişisel fikrim; ülkemizdeki hukuk sistemi gerçekten acınacak halde, olması gereken hukukla falan da ilgisi yok ne yazık ki, verilen cezaların garip indirimlerinden; ceza mı ödül mü anlaşılamayan tartışmalı kararlarına kadar, aklınıza gelebilecek her anlamda yetersiz, her anlamda dramatik bir halde... Zaten bu gerçeği her fırsatta gözümüzün içine soktukları için ülkedeki hukuk sistemini ilgilendiren sorulara açıkçası net yanıt veremiyorum, sanırım konuya (önyargılı olmasam da) umutsuz baktığım için olmalı. Aklıma ilk gelenlerden; 367 konusunu, Youtube kapatmalarını, buraya dahil edebilirim... Ama bu elbette hep yanlış kararlar verildiği anlamına gelmemeli.

Yani şimdi Refah ya da Saadet partileri kapatılırken hukuk devletiydik de Akp kapatılırken mi anti-demokratik bir anti-hukuk devleti olduk bunu da düşünmek gerekir, bununla birlikte her yaptığı garip icraattan (sivil anayasa çalışmaları denen komediyi hiç saymıyorum yoksa hem benim hem bunu savunanların işi zor) sonra -mızıkçı çocuklar gibi, "ama benim daha çok misketim var" misali- "Halk beni seçti, size ne oluyor" diyen demokrasi yıldızlarını da cilalamak gerekiyor... Bu konuyla ilgili yargıyı, savcıları, hukuku eleştirenlerin hep belli kesimler olması manidar değil midir? Üstelik bunlara hiç gereği yokken kasti bir biçimde bildiri servis ederek AB'yi de işin içine katmak kimlerin işine gelmiştir, her fırsatta yargının bağımsızlığından dem vurup şirin gözüken (şirin deyince Gargamel geldi aklıma, niye ki) sonra da bariz biçimde baskı yapanları, dinlemeleri, ciddi kadrolaşmaları (lütfen daha önce de vardı demeyin, böylesi o bahsettiğiniz muz cumhuriyetinde bile olmamıştır), yargı düzenlemelerini vs... soruları sorarken bunları da düşünelim dimi ama... Ayrıca unutulmamalı ki e-muhtıra denilen açıklamanın halkın iradesine değil; o iradeyi saçma sapan icraatlarla, demeçlerle yerle bir edip kendi kurtuluşları, geçmişteki lekelerinden aklanmak için kullananlara hitafen yazılmıştı, yani ben öyle biliyorum öyle düşünüyorum, ha bunu okuyup "darbeci misin?" dersen elbette ki hayır, darbeyi savunanlara da gülerim tıpkı bu tip açıklamalara "amanın -gül- gibi demokrasimiz gitti, demokrasi yıldızlarımız kaydı" diyenlere güldüğüm gibi...

Bu arada; -Nobel siyasi bir ödüldür, tek soru: Orhan Pamuk "araştırmadan" çok bilmiş bir tarihçi edasıyla yaptığı açıklamalarla Ermeni lobisine yakınlaşmasaydı aynı ödülü alabilir miydi?, -Şemdinli olayını Hackmaster çok anlattı ama hala anlaşılamamış demek ki, -Parti kapatmayı ne kadar çok savunmasam da "gerekli şartları yerine getirdiğinde" her ülkede parti kapatılabilir buna AB ülkeleri dahil, -Giyim kuşam konusunu bunu istismar edenlerle tartışmak gerekir (peruk-cumhuriyet ilişkisi baya yaratıcı olmuş), -Kürt vatandaşların en büyük sorunu kürtçe kurslarındaki eğitimci sıkıntısı veya oy verecekleri parti değil ekonomidir, terör de bundan beslenmektedir, -Görmezden gelinen çeteler olduğunu sanmıyorum ama haybeden çeteler yaratılıp gözümüzün içine içine sokulduğu aşikardır, -Vakıflar konusunu ayrıca tartışalım, ayrıntılı ve tartışılması gereken hukuki/siyasi/ekonomik bir konu, "-Bundan 80-90 yıl önceki anlayışı çağdaş demokrasiye ve hukuk devletine tercih eden, onların yanlışlığını ifadeyi suç sayan bir dünya ülkesi kalmış mıdır? Bu psikolojik rahatsızlığın temelinde neler yatmaktadır?" burada anlayış olarak neyi kastettiğini tam anlayamadım ama her dönem kendi şartları içinde değerlendirilmelidir...

No comments: