Wednesday, May 28, 2008

Yorum: İmam-öğretmen

Hadesperado dostum, herhalde Türkiye’de son seksen yıldır gelip geçen kitlelerin hepsinin senin gibi baskıdan uzak kalmış, konuştuğu dil ve yaşayışı yüzünden resmi ayrımcılığa tabi tutulmamış, hak ve hukukunu çağdaş normlar seviyesinde yaşayabilmiş, kıyafeti nedeniyle temel haklardan mahrum edilmemiş kişiler olduğunu düşünüyorsun. Bunun böyle olduğunu zannetmenin bile bir şans olduğunu düşünüyorum, çünkü aksini bilmek insanı rahatsız edebiliyor.

Demek ki bugün büyük huzursuzluk duyan kitlelerin hepsi ya bir yanılsama içerisinde, ya da kanları bozuk.

Dilersen Türkiye’nin cumhuriyet sonrası yakın tarihine bir göz atabiliriz. Bu oldukça uzun bir tartışmayı beraberinde getirecektir ama aydınlatıcı olacağı konusunda hemfikir olabileceğimizi sanıyorum. Recep Peker’den, Afet İnan’dan girip Mahmut Esat Bozkurt’tan bir çıkalım. Devletin resmi kayıtlarda yer alan politikalarına da bir göz atalım, şeytanın sor dediğini soralım. Bu politikaların bugün devlet içindeki uzantılarını sorgulayalım. Eminim ki ortaya çok şaşırtıcı gerçekler dökülmüş olacaktır.

Bu şekilde statükonun günümüzde muhafazakar kitlelerle, özgürlük yanlısı liberallerle, Kürt kökenli vatandaşlarla, gayrı Müslim azınlıklarla, … yani toplumun çoğunluğuyla olan kavgalarının kökeni bulunabilir. Öyle kavgalar ki toplumsal büyük ayrışmaları beraberinde getirmiş, ülkeyi parçalanmanın eşiğine sürüklemiş. Yüzlerce yıl Osmanlı’da gıkı çıkmamış insanlar 50 yılda devlete başkaldırmış, halen de başkaldırı devam ediyor. Allah’tan halklar o kadar birbiriyle iç içe geçmiş ki halen bölünmedik.

Ayrıca bürokrasinin sivil bir anayasadan bu kadar korkmasının sebepleri de böylece ortaya çıkmış olur. Hem çağdaş bir demokraside olması gereken sivil anayasaya ve hukuk ilkelerine karşı çıkıp her yolla bunları bertaraf etmeye çalışacaksın, hem de uygarlıktan bahsedeceksin. Bu kadar komik bir bahane, zaten belli şeyleri kendiliğinden açığa çıkarıyor.

AKP’yi gayet iyi açıkladığım düşüncesindeyim ama tekrar edeyim…

AKP kendisi bir toplum dinamiği yaratmamış, aksine bir toplum dinamiği onu yaratmıştır. Bu da yeni bir muhafazakarlık-modernlik modelidir. AKP’nin iyi veya kötü olup olmadığı bundan bağımsızdır.

Cumhuriyetin öngörmediği ve karşı çıktığı bu sentez Türkiye’yi dönüştürmektedir. Yoğun bir iç destek bunu kaçınılmaz hale getirmiştir, yani statüko zaten yenilmiştir ve uzatmaları oynamaktadır. Bu da bir temenni veya mutluluk ifadesi falan değildir, çünkü bu sürecin ayrıntılarıyla neler getireceğini tam olarak kestirmek zor. Kesin olan tek şey statükonun yıkıldığı ve yeni bir yapılanma olduğudur.

Bu saatten sonra darbe de yapılsa fark etmez, çünkü darbe ortamı gevşediği anda yıkılış çok daha hızlı ve sert olur. Yani atılacak her karşı adım statükonun kendi bacağına sıktığı ve ölümünü hızlandıracak başka bir kurşun olur. Türkiye’de artık bir darbe yapıp bunu uzun soluklu devam ettirebilmek de mümkün olmadığına göre daha fazla söylenebilecek bir şey de yok demektir.

No comments: