Tuesday, March 18, 2008

Eceli gelen statüko

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AK Parti’nin kapatılması için iddianame hazırlayıp Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunması büyük bir şok etkisi yarattı.

Elbette çağdaş demokrasilerde, 1930’ları andıran böyle gülünç iddianamelere ve savcılara pek rastlanmıyor. Ama burası Türkiye ve burada tepeden inmeci anlayıştan beklenmedik zamanlarda türlü garabetler beklemek olası.

Doğal olarak, bu kalkışmayı demokrasi bağlamında analiz etmek havanda su dövmek gibi bir iştir, çünkü nereden tutarsanız oradan elinizde kalır.

Bu defa ben de olaya pragmatizm gözlüğünden bakmaya karar verdim ve kendimi halk iradesine inanmayan bir laikçinin yerine koymaya çalıştım.

Sonuç olarak da, birkaç at gözlüğü takmış yazar-çizer-siyasetçi güruhundan farklı olarak bu yapılandan büyük bir kaygı duyacağımın ve son derece rahatsız olacağımın farkına vardım.

Peki niçin?

Çünkü -pek zor olmadığı üzere- vardığım sonuç, kalkışılan bu işten en büyük zararı yine laikçilerin göreceğini gösteriyordu.

Hatırlayacağımız gibi cumhurbaşkanı seçimleri öncesi cumhuriyet mitinglerini düzenleyen ve birtakım kitleleri meydanlarda toplayan, bu laikçi anlayışın ta kendisiydi.

Pikniğe gider gibi davullu zurnalı danslar eden, çoluklu çocuklu bayrak sallayan bu apolitik insanları kullanarak ateşlenmeye çalışılan toplumsal gerginlik rağbet görmeyince, bu defa da ordunun içindeki dinamikler harekete geçirilmiş ve e-muhtıranın yolu açılmıştı.

Ama tüm bu yapılanların, halkın sessiz çoğunluğunu AK Parti’nin etrafında birleştireceğini hiç akıl edemediler.

Böylece 22 Temmuz 2007 seçimlerinde bürokratik elit çok ağır bir yenilgiye uğradı ve hem daha güçlü bir iktidara katlanmak, hem de cumhurbaşkanlığı makamını sonsuza dek terk etmek zorunda kaldı.

Yani kaş yaparken kendi gözlerini çıkarmış oldular.

Ancak bundan ders aldıkları ve özeleştiri yaptıkları pek söylenemez.

Başörtüsü serbestisi konusunda yine orduyu kışkırtmaları bunun açık bir göstergesiydi.
Ancak TSK bu defa akılcı bir politika izledi; kendini siyasi tartışmalardan soyutlamayı tercih etti ve kurumsal yapısını yıpranmaktan korudu.

Böylece güven bağladığı dağlara kar yağan statükonun bu son hareketi, artık ne kadar mantık çerçevesinden uzaklaşmış olduğunu ve şuursuzca çırpınmaya başladığını herkese kanıtlamış oldu.
Aynı zamanda bu yapılan onların en son ve en büyük hatasıdır.

Halk iradesinin açıkça ortada bulunması ve giderek güçlenmesi, ordunun geride kalmayı tercih etmesi ve Ergenekon çetesinin deşifre olmasından sonra, artık laikçi cephanelikte kullanılabilecek mermi kalmamıştır.

Halkın AK Partiye ve değişime verdiği desteğin süreklilik kazanarak devam edeceğini öngörebilmek oldukça kolay.

Üstelik son zamanlarda fikir ayrılıkları nedeniyle soğuk günler geçiren AK Parti ile liberallerin birlikteliği de bu iddianame sayesinde tekrar ivme kazanacaktır. Bu bağlamda AK Parti’den daha hızlı bir reform süreci de bekleyebiliriz.

Sonuç itibariyle, seçkin elit son mermiyi kendi kafasına sıkarak bürokratik saltanatın son perdesini de indirmiştir.

Artık AK Parti kapatılsın veya kapatılmasın kaçınılmaz gerçek değişmeyecektir.
Öyleyse vatana millete hayırlı uğurlu olsun.

http://www.bizkackisiyiz.net/siziny/147.html

No comments: