Thursday, April 24, 2008

Batı Uygarlığı Tekrar Yükselmeyecek

Arkadaşlar,sabah okuduğum yazıyı paylaşıyorum sizlerle.Zira tehlikeli günlerin içinde olduğumuzu ve aslında uyutulduğumuz bir kez daha hatırlattı bu yazı bana...Batı;tek dişi kalmış canavar....bunu yıllar önce bize söylemişler ama biz hala...
saygılar...
aKrep...


Batı uygarlığı tekrar yıkılıyor. Rönesansla başlayan ve edebiyattan fen bilimlerine, siyasetten felsefeye, dünyaya beşyüzyıldır yön veren ve bugünkü dünya kurumlarını inşa eden batı uygarlığı yine ıstıraplar içinde!

Batı uygarlığı, I. ve II. Dünya Savaşı'yla yıkılma tehlikesi geçirdi. Ayrıca, son iki yüzyılda, kendi içinden hortlayan soykırımcılığı ve kendi mezhep kardeş kavgası kendi ırkçı ayrımcılığı ve kendi emperyalist sömürgeciliğiyle büyük badireler atlattı.

Ancak, bu vahşi gelişmelere karşı kendi içinden insanlar, aydınlar, partiler, ideolojiler çıktı ortaya. Yine kendi içinden savaş karşıtı, sosyalist ya da bu vahşi gelişmelere dur diyen ve iyilik, insanlık, ahlak ve vicdan üzerine büyük felsefeler inşa edenler Batı'yı eleştirdi, onardı. Yeniden insanlık aşkı için yola çıkıp partilere, kitlelere yön verdiler ve bu vahşi gelişmeleri hiç değilse zihinlerde, akıllarda ve vicdanlarda tölere etmeye çalıştılar.

Batı, bir taraftan vahşi kapitalistleriyle/ırkçılığıyla saldırdı, aşağıladı, yok etti, ama, yine kendi aydın kuşağı, kendi aklı, partileriyle bu gelişmeleri baştan sona eleştirdi.

Tarzan, yine zor durumda. Londra sokaklarında İngiliz gençler başörtülü kadınlara saldırıyor, tekme tokat dövüyor. Binlerce başörtülü kadın aylardır korkudan sokağa çıkamıyor. Londralı gençler, Arap yüzlü, göçmen, mülteci, Mısırlı, Pakistanlı tipleri tarıyor, saldırıyor...

Bu saldırıların yatışmasını beklemek hayaldir. Çünkü, Batı uygarlığı zencilerden, Yahudilerden zaten sabıkalıdır. Yani bu bir uygarlık hastalığıdır. Batı kendi devasa hastalığını iyi bildiği için yüzlerce yıldır birey ve insan hakları üzerine kendini sıkı bir tedaviden geçiriyor.

Evet, Batı dışı topraklar, Batı'dan, teknoloji, sağlık, ilaç, şehir, anayasa, demokrasi, bağımsız akademi, bağımsız aydın, örgütlenme, muhalefet gibi çok şey öğrendi!

Ancak, Batı uygarlığının genlerinden koparılması imkansız hale gelen başkasına tahammülsüzlük yine hortladı.

Bu seferki hortlayışı daha büyük felaketler taşıyor. Çünkü, Batı'nın, solcu, sosyalist ya da insan hakları, insan, birey, af örgütü, işkence örgütü gibi vicdan örgütleri son yirmi yılda hayli gevşedi...

Batılı gençlere, Batı'nın ne b… yediğini eleştirileriyle anlatacak, aydınları, sineması, tiyatrosu, gazeteleri kalmadı.

İnsanlık için, hepimiz için, şehirlerimiz için, uygarlığımız için elzem olan bu insani kurum, yardım, vicdan örgütleri, zaman içinde binlerce örneğiyle gördük ki, ajan servisleriyle ortak çalışmaya başladı.

Yani, bugün Batı'nın vicdan örgütlerini gizli servisler, gazete ve aydınlarını holdingler yönetiyor.

Bu gelişmeleri artık çoluk çocuk halk biliyor. Vahşi sanayileşmeye karşı otu böceği korumak isteyen Yeşiller'in ülkemizde hangi terör örgütüne destek verdiğini bilmeyen var mı?

Ya da dünya işkence örgütünün, Burma krallığında dahi burnu kanayan bir gerillanın haklarını raporlara yazıp manşete çekerken, aynı yıllarda, 1995'li yıllarda, Bosna'da ikiyüzbin insanın soykırımdan geçirilmesine ne diyorsunuz, sorusuna, örgüt başkanının 'Bu onların sorunu' diyebilmesi, bu örgütlerin artık vicdandan değil, ideolojiden çalıştığını tüm dünyaya öğretti.

Batı'nın eleştirel vicdan örgütlerini hemen kesip yargılayıp, atmayalım. Batı'nın bu eleştirel kurumları, Batı'nın emperyalist gelişmelerine karşı Batı'yı vicdani bir baskı altında tutuyordu. Vahşi Batılı bu boyunduruktan kurtulamıyordu. Çünkü bu eleştirel kurumlar partilerde, gazetelerde ve geniş kitlelerde yankı buluyordu.

Ama aynı vicdani örgütler neden son yirmi yıldır Pentagon raporlarıyla ortak hedeflere yönelip, İslam, terör ve asıl önemlisi dünyanın suçluları olarak batışı toprakları işaret etmeye başladı?

Ve gördük ki, Çeçenistan, Afganistan, Bosna, Irak topyekün katliamlarla haritadan silinirken, bu eleştirel insani kurumlar, yani, kah partiler, kah aydınlar, gazeteler görevlerini kasıtlı bir şekilde yerine getirmedi.

Hatta bu insani vicdan kurumları, aydınları paraya doyurup kafa kola aldı ve besleyip şımartıp, bu dünya savaşı karşısında hepsini susturdu.

Şimdi, Müslümanlara karşı Londra'da Batı uygarlığının mekteplerinden yetişmiş gençler av partisi düzenliyor. Müslüman kadınları döven bu gençler, yarın İngliiz akademilerinde profesör olacak, sinemacı, şarkıcı olacak. Ve Müslüman genç kızları köşebaşında tekme tokat döven bu Londralı genç, muhtemel ki yarın İngiliz parlamentosunda milletvekili olacak...

Batı uygarlığı, şöhretini, sömürge savaşlarıyla yapmadı. Bu sömürge savaşlarına rağmen, kendi içinden bu savaşlara karşı duracak büyük partiler, filozoflar, ahlakçılar, yani, insanlık davasını üstlenen aydınlar yetiştirmesini bildi.

Ancak bugün, bu kurumlar, ajan servislerinin kontrolüne girdi. Ve Londra'da gençlere, bugün Şam'da ve Kahire'de Hıristiyanların ve Müslümanların binlerce yıldır güle oynaya birlikte mutlulukla yaşadığını kimse anlatmak istemiyor.

Londra'da gençlere, Batı'nın bombalarının düştüğü her yerde, insanlığın ortak kardeşlik değerlerinin parçalanmakta olduğunu kimse anlatmıyor.

Ve bu yüzden, tarih boyu Hıristiyan ve Müslüman'ın bu kadar yoğunlukta ve mutlulukta yaşadığı Şam ve Kahire bombalanma sırasını bekliyor. Bombalamaların erkene alınması için Batılı gizli servislerin kendi şehirlerini bombalamakta olduğu şüphesini kimsecikler anlatmıyor...

Önce Birleşmiş Milletler devreden çıkarıldı. Sonra, insan, vicdan, haklar, birey örgütleri, bağımsızlığını yitirdi ve dünyanın ortak değerleri, Batılı holdingler ve ajan servislerinin kontrolüne girdi...

Hadi, şimdi, bağımsız aydınların olmadığı, yok edildiği, dışlandığı bu dünyada yaşayın da görelim!..

Nihat Genç.

No comments: