Tuesday, February 12, 2008

Yorum: Waterloo

Sevgili dostum İslamcı militanlar tarafından öldürülen ABD’li görmek istiyorsan Irak’ta öldürülen 3960 ABD’li asker ve yüzlerce CIA istihbarat görevlisine, Afganistan’da Taliban’ın öldürdüğü 483 asker ve denizciye, ikiz kulelerde hayatını kaybeden 2998 kişiye bakabilirsin.

Daha eskisini görmek istersen USS Cole’a yapılan saldırıya, S.Arabistan Dahran’daki eylemlere, Beyrut’ta bir günde 241 ABD’li askeri yok eden bombalı saldırıya da göz atabilirsin.

http://www.icasualties.org/ adresinden de gün be gün ABD kayıplarını takip edebilirsin.

Yani ABD’lilerin, kendilerini her gün tahtalı köye yollayan ve yollamaya da yemin etmiş İslamcı militanlarla işbirliği halinde olduğunu iddia etmek biraz hayal gücü gerektirir.

Konudan da fazla uzaklaşmak istemem ama El Kaide hakkında bir iki şey söylemek isterim. Afganistan savaşı esnasında ABD gizli servisinin Afgan mücahitleri desteklediği ve resmi olarak bunun kabullenildiği, bu yardımın resmi olarak miktarının da yaklaşık 300 milyon USD (gayrı resmi olarak çok daha büyük olmalıdır) civarında olduğu bilinmektedir.

Buna, Pakistan istihbaratı yoluyla yapılan dolaylı eğitim ve yardımlar dahil değildir.

O sıralarda ortadoğudan Arap savaşçıları toplayan Usame bin Ladin ve Abdullah Azam, “Mekteb el-Hidamat” (Hizmet Okulu) adı altında bu savaşçıları örgütlemişlerdi. Sovyetlere karşı savaştıklarından ötürü Afgan mücahit grupları (Hizb-i İslami, vahdet-i İslami) ve Ahmet Şah Mesut, Gulbeddin Hikmetyar, Raşid Dostum, Burhaneddin Rabbani … vs ABD ve Pakistan istihbaratından doğrudan destek görmekteyken, Mekteb el-Hidamat’ın kuşkulu görüldüğü ve bu desteğin dışında kalmış olduğu çoğu defalar dile getirilmiştir.

Çünkü CIA tarafından Bin Ladin ve Azzam’ın ağır bir ABD karşıtı olduğu bilinmektedir. Üstelik Ladin’in fazlasıyla maddi imkanı mevcuttur ve ABD için bir tehdit unsuru olabileceği düşünülmektedir.

En azından, bu gruba ABD’nin destek sağladığı yönünde bir kanıt bulunamamıştır, suçlamalar iddiadan öteye geçememiştir.

Nitekim savaştan sonra bin Ladin’i Afganistan’a gelmeye ikna eden Azzam’ın 1989 yılında bir bombalı saldırı neticesi öldürülmesinde Pakistan gizli servisi, CIA ve MOSSAD’ın payı olduğuna inanılmaktadır.

Henüz birinci Körfez Savaşı başlamamışken, Ladin’in Suud ailesine ABD askerlerini kutsal topraklara almaması tehdidinde bulunduğu, alması halinde de cihadı Suudi Arabistan topraklarına yayıp kraliyet ailesini ölümle tehdit ettiği açıkça bilinmektedir.

Birinci Körfez Savaşı’ndan önce (1991) Ladin’in “en çok aranan teröristler” listesine girdiğini de biliyoruz.

Sonrası malum, anlatmaya gerek yok.

Velev ki ABD desteklemiş olsa dahi, nihayetinde bumerang dönüp dolaşıp kendisini çarpmıştır.
Tüm dünya ABD-İsrail ikilisiyle İslamcı militanların çatışmalarını seyretmekteyken, aslında bunların işbirliği içinde olduğunu söylemek, söylediğim gibi geniş bir hayal gücünü zorunlu kılmaktadır.

Kısaca, ABD’nin “makyavelist” bir felsefe izlediğini ve 60 yıldır Türkiye, S. Arabistan, Ürdün, Mısır, bir zamanlar da İran gibi ülkeleri kullanmak suretiyle kendi çıkarlarına en yakın olan rejim ve yönetimleri “beyaz, siyah, yeşil, kırmızı …vs” bakmamak suretiyle desteklediğini söylersek, bu tip komplo teorilerine de ihtiyaç kalmaz.

Olay karmaşık değildir, gün gibi meydandadır. Hatta oldukça da yakındır.

En bariz örneklerini de milli şef İsmet İnönü’de, yanakları yağlı Adnan Menderes’te, özgürlükçü darbeci 1960 askeri yönetiminde, çoban Sülü Demirel’de, işini bilir Özal’da, küçük İnönü’de, İsrailsever 28 Şubatçılar’da, BBG’ci genelkurmayımızda, iktidarımız ışığımız AKP’de görebilmek mümkündür.

Hatta biraz daha zorlasam, ABD emperyalizmini anti demokratik laik cumhuriyetlerle özdeşleştirebiliriz de. Tarih bize bu konuda çok daha fazla malzeme vermektedir sevgili dostum.
Ama genellemeler doğru değil. Sonuçta bunun içinde her renkten adam var.
Yunus

No comments: