Sunday, February 17, 2008

Yorum: Tarihle yüzleşmekten kaçınmak nafile bir çaba

Türkiye'de özellikle yakın tarihin birçok sayfasının karanlıkta kaldığı veya olduğundan farklı yansıtıldığı bir gerçektir. Çünkü bazen resmi tarih, toplum için bazı noktaların açığa kavuşturulmaması gerektiği kanaatindedir.
Belki bundan birkaç on yıl önce böyle bir çaba haklı görülebilirdi, ama son zamanlarda görülüyor ki bazı şeyleri hasır altı edebilmek artık pek mümkün değil.
Çünkü resmi kurumların yansıtmaya çalıştığı ideolojik tarih, bizi hem ülke içinde hem de uluslararası alanda savunulması imkansız durumların içine sürüklemektedir.
Örneğin Kürt sorununda 30-40'lı yılların söylemlerini, 60 ihtilalcilerinin ve CHP'nin "kendini Kürt zannedenler"e ilişkin politikalarını unutmak, yok saymak artık olası değil.
Veya uluslararası akademik dünyada ciddiye alınan tarihçilerin çok büyük bir kısmı Ermeni soykırımına inanırken aksini iddia etmek için Mango, McCarthy gibi ikinci sınıf telakki edilen tarihçileri referans gösteren bir tarih kurumuna ne kadar bel bağlayabiliriz?
Ortadoğu'nun en büyük tarihçilerinden biri kabul edilen ve "Ermeni soykırımı olmamıştır" diyen Bernard Lewis'in bile "bir milyona yakın Ermeni ölmüş olabilir" dediği bir ortamda "Sadece 30-40 bin Ermeni öldü, onlar da sıcaktan, hastalıktan ... vs" diyen bir tarih kurumu başkanı mı bizim haklarımızı savunacak? Kim ciddiye alır böyle şeyleri?
Böyle bir ortamda da, Taner Akçam gibi solcu bir Türk'ten çok sağcı bir Ermeni'ye benzeyen, bilgisi son derece sınırlı ve kendi halkından adeta "nefret eden" oportünist adamlar meydanda türeyiveriyorlar.
Türkiye daha önünde uzun bir yol olsa da kendi içindeki sorunları özgürlükler, demokrasi ve bölücü unsurlara karşı kararlı askeri politikalarla büyük ölçüde halletmek üzeredir.
Ama uluslararası arenada önümüzdeki en büyük tehdit, sözde Ermeni soykırımı meselesidir. Bu konuda her zaman söylediğim gibi çok ciddi bir faaliyete ve yenilenmiş politikalara ihtiyaç vardır.
Saygılar, sevgiler
Yunus

No comments: