Monday, February 11, 2008

Waterloo

BRÜKSEL'İN on beş-yirmi kilometre kadar güneyindeki bir Belçika köyünün adıdır bu. Ama Napoleon dönemine son veren bir meydan muharebesinin adı olarak ün kazanmıştır.

Türkçeleştirme özensiz biçimde yapılıp ince anlam farkları güme gidince "harp" ve "muharebe" gibi kavramlar da bulanıklaşıyor. "Savaş" ikisini birden karşılıyor mu? Savaşı harbin karşılığı olarak çevirince "muharebe" açıkta kalıyor. Çarpışma, çatışma sözcükleri de "muharebe" yi anlatmaya yetmiyor.

Her neyse, Waterloo, 1789 Fransız Devrimi sonrasında kralcı devletlerce bu ülkedeki uyanışı boğmak için girişilen harplerin en kritik muharebesidir. Elba adasındaki sürgünden dönüp yeniden güç toplayan Napoleon eğer o muharebede yenilmeseydi, savaşlar daha da sürer, Fransa tutucular karşısında otuz yıllık bir Restorasyon'a kolayca boyun eğmezdi. Gelgelelim, Waterloo'da yenmek üzere olduğu İngiliz komutan Wellington 'un üzerine tam çullanabilmek için bir gün önce yağan yağmurun çamuru kurusun diye öğleyi bekleyen Napoleon, Prusya kuvvetlerinin İngilizlere yardıma gelmesine vakit bıraktığı için yenilmişti.

Her savaşın yazgısını değiştiren böyle bir muharebe mutlaka vardır.

Türban, eğer laik Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği üzerine koparılan bir didişmenin simgesi durumuna gelmişse, bu gidişi durdurmak için şu haftalarda çeşitli toplum kesimlerince ortaya konacak eksik tutumlar etkisi belki de yıllarca sürecek bir yenilgiye yol açabilir. Eğer Cumhuriyetçi kesimin tepkisi yeterince güçlü olmazsa,

Basın ve genel olarak bütün medya tehlike çanlarını yeterince çalmazsa,

Meclis'teki siyasal karşı koyma ustaca yürütülmezse,

Hukuk dünyası yüksek yargı organlarıyla, en sonda da Anayasa Mahkemesi'yle Cumhuriyetin ilkelerini yeterince sağlam biçimde koruyamazsa,

Cumhuriyeti ayakta tutmak için and içmiş olanlar andlarının gereğini yeterince yerine getirmezlerse,

Kısacası Cumhuriyet sayesinde yetişip görev ve yetki sahibi olmuş olanlar yetişmişliklerinin borcunu yeterince bağlılıkla ödemezlerse, bu kritik aşamadaki yenilgi belki de kuşaklar boyu sürecek bir karabasanın başlangıcı olabilir.

Türban didişmesini tam şu sırada başlatmış olanlar bu temayı ve bu zamanı sonuçta kazanma olasılığını iyi hesap ederek seçmişlerdir.

Tema, din kuralları çarpıtılarak ve mağdurluk edebiyatı yapılarak işlenmeye, geniş halk kesimlerini arkaya alarak sürdürülmeye elverişlidir.

Zaman, ülkenin binbir sorunla ve kötü olasılıkla çevrili olduğu, dikkatlerin bu sorunlar ve olasılıklar üzerinde yoğunlaştığı bir zamandır.

Bu hesabı boşa çıkaracak tek çare, bütün Cumhuriyetçi güçleri seferber edecek eşgüdüm mekanizmalarının bir an önce kurulup devreye girmesidir.

MÜMTAZ SOYSAL

No comments: